8 Nisan 2013 Pazartesi

Dün eşim ile Kathryn Bigelow'un"Zero Dark Thrity" filmini izledik. Gerçekten çok heyecanlı ve güzel çekilmiş bir filmdi. Her ne kadar Jessica Chastain'in yüzünü heryerde görmekten bıkmış olsam da, Jennifer Lawrence kadar en iyi kadın oyuncu Oscar ödülünü hakkettiğini düşünüyorum. Chris Pratt'in dönüşümü de hayretler içinde bıraktı beni doğrusu:) Fakat, tabii ki, neden bu ödüle layık görülmediğini de çok açık şekilde anlayabiliyorum. Pro-torture yanlısı bir film olarak kabul edildiğini bilmekle beraber, işkenceyi savunan herhangi bir yanı olmadığını düşünüyorum. Geçmişi olduğu gibi yansıtması böyle bir ederde çok önemli bence. Aynı zamanda, izleyenlerin Maya karakterinin azmine ve becerisine hayran kalacaklarını da biliyorum. Bu durum her ne kadar kişinin humanizmini ya da vicdanını sızlatsa da..

Zero Dark Thirty seyrederken ise benim aklıma gelenler 9/11 ile ilgili değişik anılar ve de kitaplar oldu aslında. Bu korkunçluğu gördüğüm zaman evimin salonunda kendim ile ilgili büyük bir olay için heyecanlı bir bekleyiş içindeydim. Ve daha çok küçüktüm; küçük denemez aslında, çok gençtim diyelim. Hala bunun nasıl bir vahşet olduğunu, nasıl bir insanın başka bir insana böyle bir acıyı çektirabileceğini kalbim acıyarak düşündüğümü hatırlıyorum. O andan itibaren ise, 9/11 edebiyatına büyük bir ilgi duydum. Bu ilgi bana II. Dünya Savaşı'nın detaylarını ilk öğrendiğimde ve daha detaylı okuyup bilgilenme ve bir daha asla sözünün önemini hissettiğim zamanları hatırlattı.

Ben bir romanseverim, tarihi kitap olarak değil de, bir yazarın anı(var ise) ve hayal gücünü kullanmasını okumaya bayılırım. Konu hakkında ise, biri Fransız diğeri Amerikalı iki yazarın kitapları favorilerimdir.

Biri FREDERIC BEIGBEDER'nin WINDOWS ON THE WORLD kitabı
Diğeri ise JONATHAN SAFRAN FOER'in EXTREMELY LOUD AND INCREDIBLY CLOSE kitabıdır.




Detaylı bilgi ise en kısa sürede sunulacaktır:)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder